kabına sığmadı kırçıl mavi, nehri yutkundu durdu
Süphan’ın karlı saçlarından süzüldü güntüm zehrini yüzüme vurdu
mavi; ne yumuşak, sıcak ne aydınlık
sesi dağıldı aynada, ayna kendini gördü
ey can;
içimde kıpırdayan bu kuyu
özünü akıttı geldi
dağılan ellerin saçlarımda
öyle gerçek
çivit mavi, ipek mavi, göğünü sırtında taşıdı geldi
tozunu döktüğü yerden kaldırdı zaman
ayak izini alnımızın bahçesine bıraktı
tanıdık çok sonra kendimizdi rast geldiğimiz
ney’ine dokundu üstat, bir nefeste geçti evreni
ey yar
yarım kalmış ne varsa ekle kendini
sevgili kalbini
kar yeryüzü toprağına
sefası olsun ölümün
.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder