her şey senin ağzına bakıyordu
gecenin yıldız tozu ve bir mağara örtüsü sarıyordu omuzlarımı
ağrısı çok bir gül, dökülmeden az evveldi, durmuş ağzına bakıyordu
yapayalnız bir uyku dikilmişti karşıma, üşümeyişim upuzun
toprağın kızgın kumu gibi, oturmuş ayaklarımı ovuyordu taşlar
dibe batarken son nefeste uzanıp ağzını yakaladım, bir nefes
öpmek kusursuz bir düzende işledi nakışını
her şey senin ağzına bakıyordu
uyuşmuştu dünya ağzının kenarında
kırılmış bir suya gölge bırakıyordu avuçlarım
korku; kumral kedi, kıvrılmış çaresizliğini
şehir bir kibritin ucunda sallanıyordu
bu dönüşümsüz yara,
kesip atabilsem kangren aklımı
oturup ağzını izlemesem hani
kasığımda ince bir tül yırtılmıştı
ve hala aynı yarayı kanıyordum
sen aynı şehirden bir yabancı gibi geçerken
yüzün herhangi biriydi, duruyordu akşam boyu
ama ağzın tam da bildiğim mor sümbül kesiği
gözlerimin önünde çığlık çığlık yanıyordu
duvarlardı sırtıma yaslanan
ve hayat hala büyükleniyordu.
gecenin yıldız tozu ve bir mağara örtüsü sarıyordu omuzlarımı
ağrısı çok bir gül, dökülmeden az evveldi, durmuş ağzına bakıyordu
yapayalnız bir uyku dikilmişti karşıma, üşümeyişim upuzun
toprağın kızgın kumu gibi, oturmuş ayaklarımı ovuyordu taşlar
dibe batarken son nefeste uzanıp ağzını yakaladım, bir nefes
öpmek kusursuz bir düzende işledi nakışını
her şey senin ağzına bakıyordu
uyuşmuştu dünya ağzının kenarında
kırılmış bir suya gölge bırakıyordu avuçlarım
korku; kumral kedi, kıvrılmış çaresizliğini
şehir bir kibritin ucunda sallanıyordu
bu dönüşümsüz yara,
kesip atabilsem kangren aklımı
oturup ağzını izlemesem hani
kasığımda ince bir tül yırtılmıştı
ve hala aynı yarayı kanıyordum
sen aynı şehirden bir yabancı gibi geçerken
yüzün herhangi biriydi, duruyordu akşam boyu
ama ağzın tam da bildiğim mor sümbül kesiği
gözlerimin önünde çığlık çığlık yanıyordu
duvarlardı sırtıma yaslanan
ve hayat hala büyükleniyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder