11 Temmuz 2020 Cumartesi

Gökyüzü elinden alınmış uçurtma yalnızlığı



 

her şey senin ağzına bakıyordu
gecenin yıldız tozu ve bir mağara örtüsü sarıyordu omuzlarımı
ağrısı çok bir gül
, dökülmeden az evveldi, durmuş ağzına bakıyordu
yapayalnız bir uyku
dikilmişti karşıma, üşümeyişim upuzun
toprağın kızgın kumu gibi, oturmuş ayaklarımı ovuyordu taşlar
dibe batarken son nefeste uzanıp ağzını yakaladım, bir nefes
öpmek kusursuz bir düzende işledi nakışını

her şey senin ağzına bakıyordu
uyuşmuştu
dünya ağzının kenarında
kırılmış bir suya gölge bırakıyordu avuçlarım
korku; kumral kedi, kıvrılmış çaresizliğini
şehir bir kibritin ucunda sallanıyordu

bu dönüşümsüz yara,
kesip atabilsem kangren aklımı
oturup ağzını izlemesem hani

kasığımda ince bir tül yırtılmıştı
ve hala aynı yarayı kanıyordum
sen aynı şehirden bir yabancı gibi geçerken
yüzün herhangi biriydi, duruyordu akşam boyu
ama ağzın tam da bildiğim mor
sümbül kesiği
gözlerimin önünde çığlık çığlık yanıyordu

duvarlardı sırtıma yaslanan
ve hayat hala büyükleniyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Kaç gökyüzü kaldı ardımızda

 yakıyorum kelimeleri bir bir ormanlar ısınmıyor içimde nasıl bir şey senin yoksulluğun beklemelerin nasıl, ya gitmelerin kiraz  çiçek lerin...